Siirt’te Aydınlanma

Siirt’te Aydınlanma

Siirt’e ilk kez gittim; keza Batman ve Tillo’ya da. Kubbe-i Hasiye ve Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin makamlarına da

Taha Çağlaroğlu’nun yazısı:

Siirt’te Aydınlanma

Siirt’e ilk kez gittim; keza Batman ve Tillo’ya da. Kubbe-i Hasiye ve Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin makamlarına da. Baykan’daki Veysel Karani Türbesi’ne de.

Tillo’yu ayrı bir yazıda ele almak isterim. Orası başlı başına bir derya. Said Özdemir Paneli’nden sonra Siirt’e geçtik.

Risale Akademi, Siirt Valiliği, Siirt Üniversitesi Akademik Araştırmalar Vakfı tarafından düzenlenen "Medreseler ve Din Eğitimi Sempozyumu" 25-27 Ekim 2013 tarihleri arasında Siirt'te gerçekleştirildi.

İlk günün yıldızları Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma ve Doç. Dr. Ahmet Yıldız idi. Ve her iki isim de isabetle seçilmişti. Sırma Hocamız, hâlâ fevkalade canlı hafızası ve ilmî derinliğiyle herkesin istifadesine medar bir konferans verdi. Ahmet Yıldız da kuşatıcı ve doyurucu konuşmasıyla hem kadim medeniyetimizi hem Batı medeniyetini ülkemizde yaşanan olumsuzluklar ve potansiyeller bağlamında değerlendirdi.

Cumartesi günü ise dopdolu bir programın içinde kendimizi bulduk. Yusuf Kaplan’ın yanı sıra sempozyumda göz kamaştıran isim bence İhsan Şenocak’tı. Hem medrese ilmi ve kültürü almış hem de Sezai Karakoç gibi sanatçıları hazmetmiş bir profil çizen Şenocak, “mektep-medrese-tekke” külliyesini şahsında cem etmiş bir şahsiyetti. Diksiyonu ve ufkuyla, ilmî birikimi ve nezaketiyle İhsan Şenocak, somut bir örnek olarak karşımız çıkıverdi.

Dinleyebildiğim bütün hocalarımızdan istifade ettim. Özellikle de Prof. Dr. Musa Kâzım Yılmaz’ı, Prof. Dr. Hasan Tanrıverdi’yi, Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe’yi, Prof. Dr. Bünyamin Duran’ı hassaten anmak isterim.

Cumartesi finali, seydalarımızın sunumlarıyla sona erdi. Özellikle Molla Feyzi Hocamızın Bediüzzaman’dan getirdiği referanslarla yaptığı konuşma, ayrıca Seyda Salih hocamızın konuşması çok güzeldi. Muhammed Tayyib Elçi Hocamızın medreselerin sorunlarını ve çözüm önerilerini ele alan konuşması ise, seydalarımızın dünyanın değişen şartlarının derinliğine farkında olduklarını ortaya koydu.

Siirt’teki “Medreseler ve Din Eğitimi Sempozyumu” medreselerle ilahiyatların, seydalarla profesörlerin ve diğer akademisyenlerin buluşma noktası olarak bir aydınlanma oldu. Öneriler sunuldu, mutlaka bir şeyler yapılmalı; fakat nasıl? “Mektep-medrese-tekke” külliyesi, nasıl teşkil edilecek? Elbette önce zihinlerde, kalplerde…

Bir taraftan Arapça, Kelam, Hadis, Tefsir; bir taraftan modern teknolojiyle donanmış ve özgür ortamlarda biyoloji, fizik, matematik, sosyoloji, edebiyat, felsefe; bir taraftan çağımızın en etkili ve ehemmiyetli tefsiri Risale-i Nur; ve diğer taraftan Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Arif Ay, Hüseyin Su, Sadık Yalsızuçanlar, Mustafa Ulusoy, Kemal Sayar ve hakeza… Bütün bunlar, nasıl buluşacak? Siirt Sempozyumu’nun en büyük katkısı, sanırım bu sorunu çözmek üzere hepimizi düşünmeye davet etmesi oldu.

Çağımızın bütün sorunlarına çözüm ve sorularına cevap en güzel şekilde “mektep-medrese-tekke” ittihadında olacak? Fakat nasıl nasıl? Risale Akademi, Siirt Valiliği, Siirt Üniversitesi ve Akademik Araştırmalar Vakfı, misafirperverlikleriyle de, bu güzel çabalarıyla da yeni ufukların açılmasına zemin ihzar etmiştir.