Said Nursi, İslam ulemasının pek tercih etmediği ebced ve cifiri niye kullandı?

Said Nursi, İslam ulemasının pek tercih etmediği ebced ve cifiri niye kullandı?

Ulemanın ebcedi bir delil saymadığı doğrudur. Aslında Üstad’ın bu konudaki duruşu ulemanın genel duruşundan farklı değildir. Üstad da ebcedi müstakil bir delil olarak kullanmıyor

Prof. Dr. Metin Yiğit, Üstad Bediüzzaman Said Nursi etrafında zaman zaman tenkit konusu yapılan 12 meseleyi cevaplandırıyor

Salih Okur-Cevaplar.org

Soru-10: Ebced ve cifir İslam ulemasınca reddedilmişken Said Nursi neden bunlarla meşgul oldu?

EBCED VE CİFİRİ KULLANMAMAK AYRI KARŞI ÇIKMAK AYRIDIR

Prof. Dr. Metin Yiğit: “Ebced ve cifirin İslam uleması tarafından reddedildiği” tabiri bana biraz yanlış geliyor. Zira ulemanın kahir ekseriyeti ebced ve cifiri gündemine bile almamıştır. Gündeme alınmayan bir şeyin reddi veya kabulü düşünülemez.

Ulemanın kahir ekseriyeti Ebced-cifiri kullanmamıştır. Ebced ve cifiri kullanmamak ayrı bunları münker görüp karşı çıkmak ayrıdır. Ebced ve cifir, zatî bir olumsuzluk barındırmaz. Temelde harflerin belli sayısal değer taşıdığına dayanan bir hesaplama yöntemidir. İyiye kullanılabildiği gibi kötüye de kullanılabilir. Kimisi bu yöntemi kötüye kullanıp inkara sapar. Kimisi de bunu kullanarak Kur’ân’ın birçok veçhinin yanı sıra ayetlerin sayısal değeri açısından da mucize oluşunu ispatlar. Dolayısıyla ebced ve cifir kullanım amacına ve şekline göre değişmektedir.

Binaenaleyh ulemanın aslında nötr bir hesaplama yöntemi olan ebced ve cifiri ittifakla reddettiğini söylemek doğru değildir. Bunun yerine şöyle denebilir: Ulema ebced ve cifiri deliller arasında zikretmemiş ve ebced ve cifirle meşgul olmamıştır.

RÜYA VE İLHAM GİBİ TELAKKİ ETTİ

Ulemanın ebcedi bir delil saymadığı doğrudur. Aslında Üstad’ın bu konudaki duruşu ulemanın genel duruşundan farklı değildir. Üstad da ebcedi müstakil bir delil olarak kullanmıyor. Şer’î delillerle sabit olan bir davada öğrencilerini -has ve mahrem dairede- teşvik ve terğib etmek için kullanıyor. Benim anladığım Üstâd ebcedi bir bakıma rüyayı sâdıka veya ilham gibi değerlendirmektedir. Buna göre rüyayı sâdıka nasıl şer’î bir delil olmadığı halde müjdeleyici ve teşvik edici olabiliyorsa ebced ve cifir de müstakim dini faaliyetleri teşvik için kullanılabilir. Nitekim 9. Lema’da Üstad, cifire yaptığı atıfların ihtiyarıyla olmadığını dini hakikatlerin hizmetine ihtiyaç oranında ihsan edildiğini söylüyor. Bu ifadeler Üstad’ın cifri bir bakıma gayri ihtiyari olan rüya ve ilham gibi telakki ettiğini göstermektedir.

TABERİ, BUHARİ, İBN İSHAK VE İBN HİŞAM’DA GEÇEN RİVAYETLER

Rüya ve ilhama dair sahih hadislerin bulunduğu buna karşın ebced ve cifire dair sahih hadislerin bulunmadığı ileri sürülebilir. Ancak unutmamak gerekir ki Üstad ve az da olsa bazı alimler ebcede dair makbul rivayetlerin olduğu kanaatini taşımaktadırlar.

Üstad konuya dair Taberi’nin Tefsirinde, Buhari’nin Tarihu’l Kebir’inde, İbn İshak ve İbn Hişam’ın Siyerinde geçen bir rivayete atıfta bulunmaktadır.

Bu rivayete göre Yahudiler ilk inen surelerin başında yer alan “Elif-Lam-Mim; Elif-Lam-Ra” harflerinin ebced değerine bakarak, ümmetin ömrünün kısa olduğunu söylemişlerdir. Peygamber onların saymadığı sure başlarındaki harfleri de hatırlatınca Yahudiler işin karıştığını, bunların daha fazla bir değere tekabül ettiğini, bu durumda İslâm ümmetinin ömrünün az mı çok mu olduğunun bilinemeyeceğini söyleyip giderler.

İMAN HAKİKATLERİNİ DERS VERMEK CİFRİN YÜZ DERECE FEVKİNDE BİR KIYMETE SAHİP

Ulemanın geneli bu rivayeti sahih kabul etmemişlerdir. Ancak rivayeti sahih görenler de yok değildir. Örnek olarak hicri 581’de vefat eden ve İbn Hişam’ın Siyerine er-Ravzu’l-Unuf adıyla tarihteki en kapsamlı ve en mükemmel şerhi yazan Endulüslü Ebul Kasım es-Süheylî’yi zikredebiliriz. Gazalî’nin öğrencilerinden Kadı Ebubekir İbnul Arabî’nin öğrencisi olan bu zat döneminde nakli ve edebi ilimlerde otorite kabul edilmiştir. Bediüzzaman da az sayıdaki bu alimler gibi içtihadı gereği ebcedin bir müşevvik olarak kullanılabileceği görüşünü tercih etmiş görünmektedir.

Sonuçta Bediüzzaman kat’i olmayan bir meselede değerlendirmede bulunup kanaat izhar etmiştir. Fakat cifri cüzi bir oranda kullanırken bunun müstakil bir delil olduğunu ve temel meseleler düzeyinde öneme haiz olduğunu söylememiştir. Dokuzuncu Lema’da cifirle uğraşmanın mahzurlarından bahsedip ğayba karşı edebi aşma ihtimali taşıdığını ve kuralsız bir alan olması itibariyle istismara açık olduğunu belirtir. Buna karşın Kur’ân’ın kat’î delillerinden hareketle iman hakikatlerini ders vermenin cifrin yüz derece fevkinde bir meziyet ve kıymete sahip olduğunu ifade etmektedir.

Özetle söylemek gerekirse Üstad ebced ve cifri müstakil bir delil olarak görmemiştir. Kur’ân’ın kat’î delilleriyle sabit olan imanî meselelere hizmet eden insanların faaliyetlerini teşvik için kullanmıştır.

Burada esas mahzurlu olan husus, cifri müstakil bir delil görüp istikamet dışı düşünce ve eğilimlere payanda kılmaktır.

Devam edecek

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum