Kur'ân ile mübarezeye çıkanların kuvveti Cenâb-ı Hak tarafından körleştirildi

Kur'ân ile mübarezeye çıkanların kuvveti Cenâb-ı Hak tarafından körleştirildi

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

﴾ فَاْتُوا 1 ﴿ Bu emir, tâciz içindir. Yani emirden maksat, muhataptan birşey talep değildir. Ancak, başlarına vurmakla muarazaya, tecrübeye dâvet etmektir ki, aczleri meydana çıksın.

﴾ بِسُورَةٍ 2 ﴿ ilâ âhir... Bu tâbirden anlaşılır ki, onların ilzamları, aczleri son hadde baliğ olmuştur. Zira, dokuz dereceye baliğ olan tahaddinin, yani muarazaya dâvet etmenin tâbirleri, tabakaları vardır.

1. Yüksek nazmıyla, ihbârât-ı gaybiyesiyle, ihtiva ettiği ulûmu ve âli hakaikiyle beraber tam bir Kur'ân'ın mislini, ümmî bir şahıstan getiriniz.

2. Eğer böylece mislini getirmek takatinizin fevkinde ise, beliğ bir nazımla uydurma şeylerden olsun, getiriniz.

3. Eğer buna da kudretiniz olmazsa, on sûre kadar bir mislini yapınız.

4. Bu da mümkün olmadıysa, uzun bir sûrenin mislini yapınız.

5. Eğer bu da size kolay değilse, kısa bir sûrenin misli olsun.

6. Eğer ümmî bir şahıstan imkân bulamadıysanız, âlim ve kâtip bir adamdan olsun.

7. Bu da olmadığı takdirde, biribirinize yardım etmek suretiyle yapınız.

8. Buna da imkân bulunamadığı takdirde, bütün ins ve cinlerden yardım isteyiniz ve bütün efkârın neticelerinden istimdad ediniz. Neticeleri, tamamen yanınızda bulunan kütüb-ü Arabiyede mevcuttur. Bütün kütüb-ü Arabiye ile Kur'ân arasında bir mukayese yapılırsa, Kur'ân, mukayeseye gelmez. Çünkü hiçbirine benzemiyor. Öyleyse Kur'ân, ya hepsinden aşağıdır veya hepsinden yukarıdır. Birinci ihtimal, bâtıl ve muhaldir. Öyleyse hepsinden yukarı, fevka'l-küll bir kitaptır. On üç asırdan beri misli vücuda gelmemiştir, bundan sonra da vücuda gelemeyecektir, vesselâm.

9. "Bizim şahitlerimiz yoktur. Eğer muarazaya girişsek, bizi destekleyecek kimse yoktur" diye gösterdikleri o bahaneyi de def etmek için, "Şühedanıza da müsaade edilmiştir. Onları da çağırın, size yardım etsinler."

İşte bu tabakalara dikkat edilirse, muarazanın şu mertebelerine işareten, Kur'ân-ı Kerimin yaptığı îcaz ile gösterdiği i'câza bir şua görünür.

Arkadaş! Kur'ân-ı Kerimden en kısa bir sûreye muaraza etmekten beşerin aczi, mezkûr izahat ile sabit oldu. Amma i'câzın limmiyet ciheti kaldı. Yani, beşerin aczini intaç eden illet ve sebep nedir?

Evet, Kur'ân ile muaraza ve mübarezeye çıkan insanların kuvveti Cenâb-ı Hak tarafından körleştirilerek, muarazayı yapabilecek kabiliyetten sukut ettirilmiştir. Fakat Abdülkahir-i Cürcanî, Zemahşerî, Sekkâkî gibi belâgat imamlarınca, beşerin kuvveti Kur'ân'ın yüksek üslûp ve nazmına yetişemediğinden, aczi tezahür etmiştir. Bir de, Sekkâkî demiştir ki: "İ'câz, zevkîdir; târif ve tâbir edilemez." مَنْ لَمْ يَذُقْ لَمْ يَدْرِ Yani, fikriyle i'câzı zevketmeyen, târifle vakıf olamaz; bal gibidir.

Lâkin Abdülkahir'in iltizam ettiği veçhe göre, i'câzı tarif ve tâbir etmek mümkündür. Biz de bu veçhi kabul ediyoruz.

Dipnot-1: Getirin, ortaya koyun.
Dipnot-2: Bir sûre ile.

Bediüzzaman Said Nursi
İşârâtü'l-İ'câz