İsrâiloğulları, 'Ey Mûsâ! Rabbinle git, onlarla ikiniz savaşın' dedi

İsrâiloğulları, 'Ey Mûsâ! Rabbinle git, onlarla ikiniz savaşın' dedi

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Suresi 20-26. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

20 . Bir zaman da Mûsâ, kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Allah’ın üzerinize olan ni‘metini hatırlayın! Hani içinizde peygamberler kıldı ve sizi hükümdarlar yaptı. Hem âlemlerden hiçbirine vermediğini size verdi.”

21 . “Ey kavmim! Allah’ın size (vatan olarak) yazdığı Arz-ı Mukaddes’e (Kudüs’e) girin ve (düşmandan korkarak) arkanıza dönmeyin; yoksa (dünya ve âhirette) zarara uğramış kimseler olursunuz.”

22 . (Onlar:) “Ey Mûsâ! Şübhe yok ki orada zorbalar topluluğu vardır. Bu yüzden doğrusu biz, (onlar) oradan çıkmadıkları müddetçe oraya aslâ girmeyiz! Fakat oradan çıkarlarsa, gerçekten biz de (oraya) girecek kimseleriz” dediler.

23 . (Allah’dan) korkanlardan, Allah’ın kendilerine ni‘met verdiği (emre uymayınasîb ettiği) iki adam (Yûşa‘ ile Kâleb) şöyle dedi: “Onların üzerine (şehrin) kapı(sın)dan girin! İşte oraya bir girdiniz mi, artık şübhesiz siz gālib kimselersinizdir; artık (gerçekten) mü’minler iseniz, o hâlde ancak Allah’a tevekkül edin!” (1)

24 . (İsrâiloğulları:) “Ey Mûsâ! Doğrusu biz, (onlar) orada bulundukları müddetçe, oraya ebedî olarak aslâ girmeyiz; onun için sen, Rabbinle git, artık (onlarla) ikiniz savaşın, doğrusu biz (onlarla harb etmektense) burada (bu Tih Sahrâsında) oturacak olan kimseleriz” dediler.

25 . (Mûsâ:) “Rabbim! Şübhe yok ki ben, kendimden ve kardeşimden başkasına sâhib olamıyorum; bu sebeble bizimle bu fâsıklar topluluğunun arasını ayır!” dedi.

26 . (Allah:) “Artık şübhesiz orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl haram kılınmıştır. (2) O yerde (Tih çölünde) şaşkın şaşkın dolaşacaklardır, bu yüzden o fâsıklar topluluğuna üzülme!” buyurdu. (3)

1- “Îmân tevhîdi (Allah u Teâlâ’yı bir olarak kabûl etmeyi), tevhid teslîmi, teslim tevekkülü (Allah’a güvenerek işin sonunu O’na bırakmayı), tevekkül saâdet-i dâreyni iktizâ eder (iki cihan saâdetini gerektirir). Fakat yanlış anlama! Tevekkül, esbâbı (sebebleri) bütün bütün reddetmek değildir. Belki esbâbı, dest-i kudretin (Allahu Teâlâ’nın kudretinin) perdesi bilip riâyet ederek esbâba teşebbüs ise, bir nevi‘ duâ-yı fiilî telakkî ederek, müsebbebâtı (sebeble meydana gelenleri) yalnız Cenâb-ı Hakk’tan istemek ve netîceleri ondan bilmek ve O’na minnetdâr olmaktan ibârettir.” (Sözler, 23. Söz, 104)

2- Bu kırk yılın sonunda, Mûsâ (AS)’ın yerine geçen Yûşa‘ (AS), Filistin’i fethetmiştir. (Celâleyn Şerhi, c. 2, 207)

3- “Herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumağa muktedir olamaz. Fakat bir sûreye gāliben (çoklukla) muktedir olur. Onun için en mühim makāsıd-ı Kur’âniye (Kur’ânî gāyeler) ekser uzun sûrelerde derc edilerek (yerleştirilerek) her bir sûre, bir küçük Kur’ân hükmüne geçmiş. Demek hiçkimseyi mahrûm etmemek için tevhid ve haşir ve Kıssa-i Mûsâ gibi bazı maksadlar tekrâr edilmiş.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 101)