Sosyoloji, Tarih ve İktisat Bilimleri Çerçevesinde Hz. Aişe’nin (RA) Evlilik Yaşı

Hz. Peygamber’in (sav) Hz. Aişe (ra) ile Evliliği Hakkındaki İddialara Cevaplar-2

Sosyoloji biliminin tespit ettiği üzere toplumlar iki sınıftır: Tarım toplumları ve Sanayi toplumları… Tarım toplumları toprağın ekim ve dikimiyle “çiftçilik”, hayvanların beslenmesi, büyütülmesi ve çoğaltılması, onların eti, sütü, gübresi ve benzeri yönlerinden istifade edilmesiyle “hayvancılık” esaslarına dayanır. Bu çerçevede Tarım Toplumları, Sanayi toplumlarının hammadde tedariki için kaynak teşkil ederler. Sanayi, hammaddenin işlenmesi ve mamül madde elde edilmesi esasına dayanır.

Tarım toplumları, tarım ve hayvancılık işleri ve ilgili mesleklerle ekonomik olarak şekillendikleri gibi bu meslekleri icra edecek şekilde bir nüfus yapısına da ihtiyaç duyarlar. Nüfusun devamlılığı ve gerekli miktarının sağlanması evliliklerle temin edilmektedir. Canlılığın nüfus boyutuyla en verimli çoğalma dönemi ise binlerce yıllık tecrübe ile sabittir ki, gençlik dönemidir. Eğitim ve öğretim faaliyetlerinin geri planda kaldığı tarım toplumlarında evlilik zamanının ertelenmesine gerekçe olabilecek hususlar bulunmamaktadır. Sanayi İnkılabı 1756 yılında gerçekleşmesi ve günümüzün sanayileşmiş birçok ülkesinin varlığına rağmen dünya genelinde yapılan araştırmalar günümüz toplumlarının çoğunluğunun tarım toplumu boyutu sergilediğini göstermektedir.

Sanayi Devrimi öncesinde ise bütün dünya milletleri tarım toplumu şeklinde idi. Tarım toplumlarında nüfus popülasyonu gittikçe çoğalacak şekilde genç ve çocuk yoğun şekilde gerçekleşmektedir. Sanayi toplumlarında ise genç nüfus azalır, yaşlı nüfus ise çoğalır. Bu durum neticesinde sanayi toplumları uzun vadede sosyolojik bir kıyamete doğru giden bir yapı arz ederler. Buna mukabil tarım toplumları nüfus püskürten yapılarıyla günümüz sanayi toplumlarını dahi insan ve iş gücü kaynağı olarak beslemektedirler. Buna mukabil kırsal kesim ve tarım toplumları da bu şekilde sanayileşme sürecine katılmaları, tarım nüfusunun azalması ve kırsal kesimin sanayileşmiş şehir hayatına yönelerek geri dönüş yapmaması insan türü açısından uzun vadede sosyal bir kıyametin geleceğini net olarak göstermektedir.

Tarım toplumları ve sanayi toplumlarında evlilik yaşları farklıdır. Bir genç kızın Türkiye’de ilk evlenme yaşı 1950'de 19 iken, 1990 yılında 22, 2010'da 23 olmuştur; evlilik 2022 yılında ise 25’e yaklaşmıştır.[1] 1950 yılı öncesine doğru gidildiğinde bu evlilik yaşının bir genç kızın gençlik dönemine girdiği 13 yaşına kadar gerileyebileceğini görebiliriz.

Bu noktada kendi ailemi misal verebilirim. Ben, 1980 yılında Samsun ili Ladik ilçesinde bir çiftçi ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Babam 1962, annem ise 1964 doğumludur. Benden önce 1979 yılında bir ablam dünyaya gelmiştir. Anne-babamın evlilik tarihleri ise 1977’dir. Benden sonra ise 1982 yılında bir kardeşim daha dünyaya gelmiştir. Bir önceki kuşağa gittiğimizde şunu görüyoruz: Babamın babası 1932, annesi ise 1936 doğumludur. Babamdan 9 yaş büyük bir amcam bulunuyor. Babamlar şu an 4 kardeştir, küçük ve genç yaşta vefat eden kardeşleriyle beraber 10 kardeştirler. Ağabeyi 1953 doğumludur. Bu çerçevede babaanne ve büyükbabamın evlilik tarihleri 1951-1952 dönemine tekabül ediyor olarak görünüyor. Bu durumda babaannem en fazla 16 yaşı civarında evlenmiş olmaktadır. Annemin anne ve babası tarafına baktığımızda annesinin 1937, babasının 1941 doğumlu olduğu görünmektedir. Annemin 1956 ve sonrasında doğan iki ağabeyi hayatta bulunmaktadır. Evlilik tarihleri 23.03.1954’tür. Vefat eden 2 çocuk dahil toplam 9 çocuk sahibidirler. Bu çerçevede evlendikleri zaman dedemin 13, ninemin 17 yaşında oldukları matematiksel olarak nettir.

Bu bilgiler resmî devlet kayıtlarına göredir. Gayr-ı resmi kayıtlarda ise mesela, babamın doğum tarihi 1963’tür, evlilik işleri için yaşını bir yaş büyütmüştür. Bu durumda evlilik yaşı 14 olmaktadır. Sanayi toplumu içinde yaşayan benim evliliğim ise 2006 yılında 26 yaşında iken gerçekleşti.[2] Türkiye toplumunun son 60 yılında meydana gelen sosyolojik değişim demografik yapıdaki sapmalarda kendini rahatça göstermektedir. Tarım toplumlarının genç nüfus ihtiyacı, kalabalık aile ve aşiret algısının psikolojik tatmin boyutu, dindarlığın verdiği takva ve haramdan uzak durma algısı gibi gerekçeler nazara alındığında genç bir kızın, gerek genç bir erkekle, gerekse ilk eşinden nesli devam edememiş orta yaşlı bir kişi ile evlenmesi tarım toplumlarının olağan hayat seyridir. Tarım toplumlarında, 18 ve 20 yaşını geçirmiş bekâr kişiler “evde kalmış” şeklinde yadırganacak bir kültürel olgu ve sapmayı ifade eder.

Buna mukabil Sanayi toplumlarında evlilik yaşı gittikçe artmaktadır. İlk evlilik yaşı bir genç kız için İzlanda’da 33, cinsel problemlerin çok yaygın olduğu İrlanda’da 32 yaşında gerçekleşecek derecede fıtrattan uzaklaşmıştır. Bu yaş Fransa ve İsviçre’de 30, Almanya’da 31 olarak gerçekleşmektedir.[3] Fakat menarş yaşı bu yaştan 15 yıl ve daha öncesi döneme tekabül ettiği, cinsel ihtiyaç periyodik olarak her ay yenilendiği ve fiziksel tatmin istediği için ilk cinsellik deneyim yaşı ilk evlilik yaşından çok öncesine dayanmaktadır.

Bu durum ise kuralsız cinsel ilişkilere, bu ise neticede AIDS, HIV, HPV, Frengi, Belsoğukluğu gibi cinsel yolla bulaşan öldürücü ve zarar verici fiziksel hastalıklara, psikolojik boyutta hayatı maddî anlık lezzetlere ve neticede maddeye indiren materyalize bir mantığa, bunun neticesinde ölüm korkusu, panik atak, OKB gibi hastalıklara yol açmasından dolayı Sanayi toplumları, İrlanda örneğinde olduğu gibi cinsel bozukluk ve sapkınlıkların gittikçe çoğaldığı bir bataklık haline dönüşmektedir. Aile müessesesini insanlık dünyasından kaldırmaya yönelik çeşitli yasadışı örgütlerin faaliyetleri, bu örgütlerin dünya kamuoyuna yön verecek derecede siyaset ve ekonomi dünyasına hâkimiyetleri ve bu örgütlerin bu sapma ve bozulmayı dünya genelinde yayma ve zorla kabul ettirme şeklinde medeni engizisyon uygulaması, bilim dünyasının da bu baskıcı akımın etkisi altında olduğu göz önüne getirilirse gerek sosyolojik, gerek psikolojik, gerek ekonomik açıdan Sanayi toplumu ve sonuçları ile Tarım toplumu ve sonuçlarının mukayese edilemeyeceği çok barizdir.

İnsanlık tarihi yalnızca 300 yıldan ibaret Sanayi Dönemi değildir. İnsanlık tarihini 300 yıla indirgeyip 300 yılın hakikatten sapmış mantığını değişmez doğru gibi kabul etmek ve ettirmeye çalışmak modern bir engizisyondur. Hakikatsiz modern zihniyet, hakikatli geçmişin mihengi olamaz. Fıtrat düzenindeki değişmez kanunlar ve yasalar, Tarım ve Sanayi toplumlarını mukayese etmede mihenk olabilirler. Bu noktada kendisine “Muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar” diye şikâyet eden lise mektebi talebelerine Bediüzzaman Said Nursi’nin “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla (kendine has diliyle) mütemadiyen Allah'tan bahsedip Hâlıkı (Yaratıcıyı) tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.“[4] sözü epistemolojik bir tespiti ifade ettiği gibi her zamanda haklılığını da göstermektedir.

Evet her bir hakiki fen, fıtrat düzenindeki bir kanun ve hakikatin keşfinden ibarettir. Kanun neyse, onu olduğu gibi tespit etmek ve onu kendi terminolojisiyle ifade etmek fenlerin ve fen adamlarının boynunun borcu, hakikate bağlılığının da ilanıdır. Sosyolojik değişimler, sosyal yapılar ve bunların fıtrata uygunluğunu ifade etmek de sosyolog ve iktisatçıların fen adamı kimliğiyle hakikate bağlılıklarının göstergesidir. Bu çerçevede hakikatle meşgul olan bilim camiası fertleri, hakikat kanunlarını olduğu gibi gösteriyorlar ve ispat ediyorlarsa bilimsel manada itibarı hak ederler. Eğer bilim camiası fertleri bu bilimsel usule ayak uydurmuyorlarsa bilim adamlığı kimliğinden istifa etmişler, hiçbir saygı ve itibarı da hak etmiyorlar, demektir.

Bu çerçevede Hz. Peygamber’in (SAV) Hz. Aişe ile evliliği meselesine baktığımızda,

  1. 1756 Sanayi devrimi öncesi bütün dünya toplumları gibi Arabistan halkı da Tarım toplumu olduğu,
  2. Tarım toplumlarında nüfusun çokluğu muteber görüldüğü,
  3. Genç nüfus, tarım toplumlarının ve ekonomisinin motor gücü bulunduğu,
  4. Tarım toplumlarında aşiret kültürü ve akrabalık bağları, gerek siyasi gerekse sıhrî boyutta büyük bir güç ve etki sahibi olduğu,
  5. Tarım toplumları sanayi toplumlarına göre daha dindar ve fıtrata daha yakın oldukları, din ve fıtratın da her biri, fıtrat düzenindeki dengelere aykırılıktan ibaret olan günahlardan uzak durmayı gerektirdiği ve emrettiği,
  6. İslam devletinin teşekkülü, gelişimi ve korunması safhasında bu tarz evlilikler bir stratejik taktik, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik bir unsur olduğu,
  7. İslam’ın aile hayatına dair detayların İslam toplumuna bütün ayrıntılarıyla anlatılabilmesi için çok farklı karakterlerde bulunan farklı zekâ seviyesi, algısı ve anlayışına sahip dul ve bakire[5] kadınlarla evlilik gerekli olduğu,
  8. Daha özelde Hz. Ebu Bekir’in (RA) İslam’a yaptığı dünyalar kadar büyük hizmetlerine bir mükâfat olması istenildiği için,

Bu ve benzeri başka gerekçelerle Hz. Peygamber (SAV), biyolojik olarak cinsellik yaşayabilecek ve kendisinden çocuk mahsulü alabileceği, psikolojik olarak da bir aile hayatını çekip çevirebilecek düşünce ve duygusal olgunlukta bir genç kız olan Hz. Aişe (RA) ile gerek devlet başkanı kimliği, gerek peygamber kimliği ve gerekse başka gerekçelerle evlenmiştir. Bu evlilik sosyoloji bilimi, tarih fenni ve iktisat ilmi çerçevesinde gayet olağan, muteber ve makbul bir evliliktir. İçinde herhangi bir itiraza mahal olabilecek bir husus barındırmamaktadır.

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0lk_evlilik_ya%C5%9F%C4%B1

[2] Bu bilgiler e-devlet soy ağacı verileri ve aile fertlerinin bizzat kendi şahitliklerine dayanan resmî ve gayr-ı resmî bilgilerden oluşmaktadır. Fakat %95’i resmî kayıtlara dayanmaktadır.

[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0lk_evlilik_ya%C5%9F%C4%B1

[4] Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, 11. Şua, 6. Mesele.

[5] Dul kadınla evlilik ile bâkire bir kızla evlilik İslam’da farklı hukukî hükümlere sahiptir. Fıtrat hukukuna göre de böyle olmalıdır. Bu hükümlerin ilk elden uygulanacağı model Hz. Peygamber’in (SAV) hayatıdır. Bu çerçevede bâkire bir eşle evliliği Hz. Peygamber’in (SAV) bir açıdan zaruri idi.

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum