Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Çiçekler...

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَٓاءِۙ

"ALLAH’ın güzel-doğru bir söz için nasıl bir misal verdiğini görmüyor musunuz? Kökü sapasağlam, dalları göğe doğru uzanan güzel-diri bir ağaç gibidir o." (İbrahim Suresi 24. ayeti kerime/ M.Esed meali)

2023050222535963287f5421ddfa04.jpg

Rahman Suresi, 6. ayet: Bitki ve ağaç (O'na) secde etmektedirler.

Rahman Suresi, 12. ayet: Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler.

Nuh Suresi, 17. ayet: "Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi."

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ، السَّبْعُ وَاْلاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

"Yedi gök ve yer ve içindekiler O'nu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki, O'nu hamd ile tesbih etmesin." (İsrâ Sûresi, 17:44.)

***

"Ebu Eyyub-el-Ensari, Hasan ile Hüseyin’in Resulullahın huzurunda oynadıkları sırada:
'Ya Resulallah bunları çok mu seviyorsun?' diye sordu.

Peygamber de ( sav):
'Nasıl sevmem! Bunlar benim dünyada öpüp, kokladığım iki reyhanımdır.' buyurdu."

reyhan.jpg
gul-001.jpg

Hadisin bazı rivayetlerinde “reyhan” yerine “tîb; genel anlamda güzel kokulu çiçek; gül gibi" ifadesi yer almaktadır. (Müslim, Elfâz mine’l-edeb, 20 Ebû Dâvûd, Teraccül, 6; Nesâî, Zînet, 74; Ahmed b. Hanbel, c. II, s. 320.)

***

"Bir bahar mevsiminde, garibâne, mütefekkirâne seyahate gidiyordum.

Bir tepeciğin eteğinden geçerken, parlak bir sarıçiçek nazarıma ilişti.

Eskiden vatanımda ve sair memleketlerde gördüğüm o cins sarıçiçekleri derhatır ettirdi.

Şöyle bir mânâ kalbe geldi ki: Bu çiçek kimin turrası ise, kimin sikkesi ise ve kimin mührü ise ve kimin nakşı ise, elbette bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler O'nun mühürleridir, sikkeleridir." (33.Söz/29.Pencere)

"...Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîrine satsan ve O'nun hesâbına ve izni dairesinde çalıştırsan o zaman şu göz; şu kitâb-ı kebîr-i kâinatın bir mütâlaacısı ve şu âlemdeki mu'cizât-ı san'at-ı Rabbâniyenin bir seyircisi ve şu küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübârek bir arısı derecesine çıkar.” (6.Söz)

"İşte, yalnız bir güzel çiçek ve hasnâ bir insan ve yalnız maddî ve zâhir suretinde bu kadar esmâyı gösterirse, acaba umum çiçekler ve bütün zîhayat ve büyük ve küllî mevcudat, ne derece ulvî ve küllî esmâyı okutuyor, kıyas edebilirsin." (32.Söz)

"İşte, Cennet bir çiçektir.
Huri taifesi dahi bir çiçektir.
Rû-yi zemin dahi bir çiçektir.
Bahar da bir çiçektir.
Semâ da bir çiçektir;
yıldızlar o çiçeğin yaldızlı nakışlarıdır.

"Güneş de bir çiçektir; ziyasındaki yedi rengi o çiçeğin nakışlı boyalarıdır.
Âlem güzel ve büyük bir insandır; nasıl ki insan küçük bir âlemdir. (32.Söz)

"Eğer bir çiçekte esmâyı okuyamıyorsan ve vâzıh göremiyorsan, Cennete bak, bahara dikkat et, zeminin yüzünü temâşâ et.

Rahmetin şu büyük çiçekleri olan; Cennet ve bahar ve zeminde yazılan esmâyı vâzıhan okuyabilirsin, cilvelerini ve nakışlarını anlar, görürsün. (32.Söz)

"Hem Fettâh ve Musavvir isimlerinin tecellîleriyle başta insan olarak;
bütün hayvanatın su katrelerinden açılan pek çok mânidar suretlerine ve bahar çiçeklerinin habbe ve zerreciklerinden açtırılan çok cazibedar simalarına bak, fettâhiyet ve musavviriyet-i İlâhiyenin mu'cizâtlı cemâlini gör."

"Birtek çiçekte bir ismin cilve-i cemâlini gördüğün gibi,
bahar dahi bir çiçektir.

Ve Cennet dahi
görülmedik bir çiçektir.

Baharın tamamına bakabilirsen ve Cenneti İmân gözüyle görebilirsen bak, gör, cemâl-i sermedînin derece-i haşmetini anla." (Şualar)

Eğer dense;
"Neden en çok misâlleri çiçekten ve çekirdekten ve meyveden getiriyorsun?"

Elcevap:
Çünkü onlar hem mu'cizât-ı kudretin en antikaları, en hârikaları, en nâzeninleridirler.

Hem ehl-i tabiat ve ehl-i dalâlet ve ehl-i felsefe; onlardaki kalem-i kader ve kudretin yazdığı ince hattı okuyamadıkları için onlarda boğulmuşlar, tabiat bataklığına düşmüşler.” (Sözler)

"Evet, bütün yeryüzünü bir sofra-i nimet eden ve bahar mevsimini bir çiçek destesi yapan
ve o sofranın yanına koyan ve üstüne serpen bir Cevâd-ı Kerîmin misafirine, fakr ve ihtiyaç nasıl elîm ve ağır olabilir?

Belki fakr ve ihtiyacı, hoş bir iştihâ sûretini alır.
İştiha gibi, fakrın tezyidine çalışır.

Bir çiçek,
kendince bir nakş-ı san'atı gösterip, lisânı haliyle esmâ-i Fâtırı zikrettiği gibi;
küre-i arz bahçesi dahi
bir çiçek hükmündedir,
gayet muntazam küllî vazife-i tesbîhiyesi vardır. (Sözler)

"...Evet, herbir nebat herbir ağaç,
pekçok lisân ile Sâni’lerini öyle gösteriyorlar ki, ehl-i dikkati hayretlerde bırakır ve bakanlara
"Sübhânallah! Ne kadar güzel şehâdet ediyor" dedirtirler.

"Evet, herbir nebatın çiçek açması zamanında
ve sümbül vermesi ânında, tebessümkârâne mânevî tekellümleri hengâmındaki tesbihleri,
kendileri gibi güzel ve zâhirdir.

"Çünkü, herbir çiçeğin
güzel ağzı ile
ve muntazam sümbülün lisâniyle
ve mevzun tohumların ve muntazam habbelerin kelimâtıyla hikmeti gösteren o nizam, bilmüşâhede, ilmi gösteren bir mîzan içindedir.

Ve o mîzan ise, maharet-i san’atı gösteren bir nakş-ı san’at içindedir.

Ve o nakş-ı san’at,
lûtuf ve keremi gösteren bir zînet içindedir.

Ve o zînet dahi,
rahmet ve ihsanı gösteren latîf kokular içindedir..." (19. Pencere)

"...İşte, birtek çiçekten
böyle bir şehâdet işitsen; acaba zemin yüzündeki Rabbânî bağlarda,
umum çiçekleri dinleyebilsen,

ne derece yüksek bir kuvvetle Sâni-i Zülcelâlin vücûb-u vücudunu ve vahdetini ilân ettiklerini işitsen, hiç şüphen ve vesvesen ve gafletin kalabilir mi?

Eğer kalsa, sana insan ve zîşuur denilebilir mi?

Gel, şimdi bir ağaca dikkatle bak:

İşte, bahar mevsiminde yaprakların muntazaman çıkması,
çiçeklerin mevzunen açılması,
meyvelerin hikmetle, rahmetle büyümesi ve dalların ellerinde, mâsum çocuklar gibi, nesîmin esmesiyle oynaması içindeki latîf ağzını gör.

Nasıl bir dest-i keremle yeşillenen yaprakların
dili ile ve bir neş’e-yi lûtufla,
tebessüm eden çiçeklerin
lisâniyle ve bir cilve-i rahmetle gülen meyvelerin kelimâtı ile ifade edilen hikmetli nizam içindeki adilli mîzan; ve adli gösteren mîzan içinde bulunan dikkatli san’atlar, nakışlar;
ve maharetli nakışlar ve zînetler içinde rahmet ve ihsanı gösteren ayrı ayrı tatlı tatmaklar;
ve ayrı ayrı güzel kokular ve hoş tatmaklar içinde birer mu’cize-i kudret olan tohumlar ve çekirdekler,
gayet zâhir bir sûrette, bir Sâni-i Hakîm, Kerîm, Rahîm, Muhsîn, Mün’im, Mücemmil, Mufaddıl’ın vücûb-u vücudunu ve vahdetini ve cemâl-i rahmetini ve kemâl-i rubûbiyetini gösterir.

İşte, eğer bütün rûy-i zemindeki ağaçların lisân-ı hallerini birden dinleyebilsen, hazînesinde ne kadar güzel cevherler bulunduğunu göreceksin, anlayacaksın.." (19. Pencere)

2023050223145463287f5421ddfa04.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum